Beynimizdeki İki Büyülü Oda
Bu paylaşımımda sizlere ruhsal aygıtımızın biliş bölümünde yer alan zihin ve bilinç yada öz ismini verdiğimiz iki önemli parçamızdan bahsetmek istiyorum. Bu bölümü okuduktan sonra, kafanızın içindeki arı kovanlarına belki daha farklı bir gözle bakacaksınız?
Wundt”nin sözünü çoğumuz duymuşuzdur: insan düşünebilen bir hayvandır. İşte bizi hayvanlardan ayıran en önemli hazinemiz beynimizde, bilişsel fonksiyonlarımızda gizli.Biliş alanımıza beş duyumuzla giren bilgiler ya zihin yada bilinç (öz)dediğimiz alanda işlenmekte. Günlük yaşamda zihin yada bilinç (öz)alanınızı kullanma yeteneğimiz ise kişilik özelliklerimizle ilişkili?
Genellikle zihninizi kullanıyorsanız beş duyunuzla algıladığınız her türlü veri bu alanda işlenir.Zihin her misafire kapı açan cömert bir evsahibidir; Uyku, hipnoz ve anestezi dışında kapı hep açıktır.
Zihnimiz; bilgileri kısa süreli hafızada tutan bellek yapımızla ilişkili olup bizim dış dünyayla bağımızı sağlayan bilişsel parçamızdır.Sorulan sorulara hemen acil cevaplar verir,akademik işlemleri yapar,neden- sonuç ilişkileri kurar, tehlikeli durumları bildirir, önlem aldırır ve hızlıca seçeneklerimizi gösterip otomatik davranışlarımızı belirler. Zihnin işlevlerinin büyükçe bir bölümü eril enerji alanında yer alır.Bizi geçmişe götürür ve kullandığı dilde bolca “ama”, “fakat”, “çünkü” vardır.Beynimizin sol bölümü ile fiziki varlığı temsil edilir.
Diğer büyülü oda ise bilincimiz yani özümüzdür. Bilinç; bilgileri daha uzun süre bellekte tutan yapılarla ilişkilidir ve bu öğrenme alanını kullanan , doğuştan itibaren tüm yaşamsal kayıtları barındıran , giren verileri daha kapsamlı tahlile tabi tutan, eski benzer kayıtlar ile ilişkilendiren,verilmesi gereken kararlar ve cevaplar konusunda sabırlı,akılcı,bilge ve içsel bir parçamızdır.Bazen “içimden öyle yapmak gelmedi”, “o mekandan bir türlü enerji almadım”,yada “bu iş içime sindi”, “akıllıca bir karardı”gibi cümleleri kuran kısımdır. Bilinç durağan,yavaş olan dişil enerji alanını kullanır. Bilinç an”da yani şimdide kalır.
Zihnimize sürekli veri girişi olur.Zihin sürekli dolu ve meşguldür, dolayısıyla pek sağlıklı kararlar verdiği söylenemez.Başta Doğu düşünce sistemleri olmak üzere bir çok psikoloji akımı, zihnin durdurulması için çeşitli teknik ve metodlar geliştirmiştir.Zihni durdurmak bireyi şimdiki zamana taşır, ve böylece geçmişin suçluluk duygularından geleceğin endişelerinden kurtulmuş oluruz. Zihinimizi durdurmanın en kolay pratik yolu; bedene ve nefese odaklanmaktır.Zihin devre dışı kalınca bilinçle iletişim başlar ve her ikisi aynı anda çalıştırılamaz.Zihnimiz bu dolu haliyle sanki bir çöplük gibidir, evet üretir,pratik çözümler sunar ama unutmayalım ki çöp yığını görüntü ve yaydığı koku ile bize,çevreye zarar verir…zihnin adeta çöp yığınına dönüşmesine katkıda bulunan şeylerden biri de günümüz teknolojisidir. iletişim araçlarının çokluğu ve hoyratça kullanılması, zihnin veri giriş miktar ve hızını artırmış ve zihni çöplüğe çevirmiştir.Gerekli gereksiz bir sürü bilgi ve haberle dolup taşan bir çöp yığını …ya da bal üretmeyen arıların vızıldadığı bir arı kovanı…Bu veri çöplüğü bizim bilince ulaşma hızımızı düşürmekte, bu nedenle isabetli ve doğru karar verme yetimizi aşağıya çekmektedir.
Verilerin doğru ve sağlıklı bir ortamda değerlendirilmesi ancak bilinç alanında gerçekleşir. Kararlarımızın doğru ve isabetli, gerçekçi ve fonksiyonel olması ancak bilinçte sağlanabilir.
Size ağır gelen değil hafifleten bir düşünen beyin istiyor musunuz?öncelikle gereksiz bilgi veri girişini durdurmanızı, gördüğünüz her haber yada bilgiyi okumamanızı öneriyorum,nasıl ki markete girdiğinizde tüm mkarketi dolaşmayıp ihtiyacınız olan reyona yöneliyorsanız, bilgi konusunda da aynı seçiciliği gösterin.Günlük yaşam binlerce karışık girişi ve çıkışı olan bir labirent gibi, acele edip kayboldukça daha da hızlı koşmaktansa, bilge sesinizi dinleyerek sakince yol almak istemez miydiniz?