Terapi Odasının Sihri
Terapi odasında yaşananlar,konuşulanlar hep merak konusudur.Odada bulunan iki kişiden Terapist terapi odasında sosyal kimliği ile değil terapist kimliği ile bulunur.Danışan ise baş edemediği içsel parçaları elinde odaya gelmiştir.Terapist odada bir dost yada arkadaş gibi değil gerçekleri olduğu gibi gösteren bir ayna, bir tv ekranı gibi durmak zorundadır bu nedenle odada herşey her zaman iyi gitmeyebilir .Danışan zaman zaman acı dolu anıları yada kendine yük olan düşünceleri,içsel parçaları ile yüzleşir.Hayatının ilk yıllarında öteki önemli kişiler ile yaşadığı tüm deneyimleri şimdi burda yeniden Terapisti ile yaşamaya başlar. Bu deneyime aktarım nevrozu diyoruz.Aktarım nevruzu empatik bir ortam ve sabır olmadan odayı ziyaret etmez.Bu odaya taşınan Orijinal hikayede yer alan mekan,zaman ve kişiler değişecek ancak tema ve roller aynı kalacaktır.Empatik ve sabırlı terapist bu kopya hikayedeki Orijinal teröpatik malzemeyi görür ve ayırır.Yetişkin benini geçici olarak danışanın emrine verip onun sağ ve sol beyni arasında köprü görevi kurar.Bu köprü görevini şimdi-burda çalışmaları ile danışanın bunu deniyimlemesine fırsat verir.Terapi odasında yada gerçek yaşamda Deneyimlenmeyen öğreti pasif öğretidir ve kalıcı olamaz.Danışanın düşünce ve duygularını keşf etmesi,bugün yaşadıklarının geçmişle bağlarını kurabilmesi farkındalık,bunların hayatında,
davranış ve kararlarındaki etkisini görmesi ise içgörüdür.Danışanda Farkındalık ve içgörü artıkça terapi amacına doğru ilerliyor demektir.
Çünkü Farkındalık ve içgörü yetişkin Benin bilinçli bir eylemidir.Danışan bu farkındalık ve içgörüye Terapistin kullanacağı aynalama,açıklama,netleştirme yorumlama teknikleri ile ulaşır.Daha sonra yüzleştirme ve geçmişte öteki önemlilerle yaşadığı ilişkilerle (Orjinal öykü)bağlantılar kurularak derinlemesine çalışma deneyimi beraberinde iyileştirmeyi getirecektir .Orijinal öykü ile bugünkü kopya öykü arasındaki bağı gören danışan bunun bir tekrar olduğunu anlar ve isterse bilinçli beni ile bu tekrarı bozarak yaşam kararlarını yani hayat kumandasını eline almayı başarır.Burda Unutulmaması gereken unsur danışanda,bilinci devre dışı bırakan yaşadığı kaygıdır.
Danışanın yaşadığı kaygının temelinde çocukluktan kalan bilince çıkamayan çoğunlukla anne,baba veya ailede yaşayan diğer önemli kişilerce yüklenen suçluluk, günahkarlık, sevgisizlik,
kıyaslama,aşırı yıkıcı rekabetçilik, değersizlik,yok sayılma,derin incinmişlikler ve red edilme gibi duygularının kateksisi yani olumsuz enerjisi vardır.Bu duyguların terapi ortamında konuşulması netleştirilmesi,açıklanması, yorumlanması yetişkin danışanın bu duygularla yüzleştirilmesi,çocuk beninde kayıtlı olan bu duyguların şimdi burda konuşulması ile yetişkin bene havale edilmesi kateksisin yani olumsuz enerjinin boşaltılmasını sağlar.Yetişkin ben geçmişte danışanın çocuk benine yerleşen bu olumsuz duygular yumağını reğle ederek zihinselleştirip olumlar.Böylece danışanın geçmişte bu duygulara yüklediği kateksis (enerji) bir dönüşüm yaşayarak serbest kalıp boşa çıkar ve yaşam enerjisi olarak yetişkin benin yani egonun emrine geçer.Böylece ruhsal aygıt içindeki, iç çatışma ve enerjinin neden olduğu semtoplar yada nevrotik tepkiler,bozukluklar sönmeye başlar ve danışanın iç dünyasında yeniden bir iç denge (homastasis) kurulur.Unutulmaması gereken bir şeyde bu olumsuz duyguların oluşturduğu yoğun kaygı ancak empatik bir ortamda yok olabilir.Yani empatik duruş terapistin çok önemli bir aracıdır.
Psikoterapinin sonunda danışanın iyileşme potansiyeli düşünce, duygu,davranışları ve ilişkilerinde ki iç görü ile kendini gösterir.
Sihirli odada yaşanan sihirli yaşantıyı deneyimleyen ve sonunda mutlu,özgür bir yaşama ulaşabilen sihirli kişi olabilmeniz dileğiyle